Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri

Tom Stringer’in müşterileri için ikinci bir ev satın alma fikrinin arkasındaki en büyük neden, sanat eserleri için daha fazla duvar alanına sahip olmaktı. Chicago merkezli mimar ve iç mimar olan Stringer, bu Santa Fe evinin hem mimari hem de iç tasarım sürecini üstlendi. “Onlar, koleksiyonlarındaki birçok eserin depoda durmasından rahatsız olan tutkulu sanat koleksiyoncularıydı” diye açıklıyor.

Müşterileri, satın almayı düşündükleri mülkü değerlendirmesi için Stringer’dan yardım istedi. “Bu ev, yüksek bir sırtın üzerinde yer alıyor ve vadinin muhteşem, engelsiz manzarasına sahip” diyor. Mülk, ana ev, misafir evi ve kapalı-açık yaşamı teşvik eden bir dizi avludan oluşuyordu. Mahremiyeti ve sağlam yapısı nedeniyle büyük bir değişikliğe ihtiyacı yoktu, sadece belirli dokunuşlarla istenilen hale getirilebilirdi. “Tüm yüzeyleri güncelledik, mekanik ve elektrik sistemlerini yeniledik, ana banyoyu yeniden tasarladık, mutfakta ufak değişiklikler yaptık ve yemek odasına ek pencereler ekleyerek titrek kavak ağaçlarının arasından süzülen bir şelaleyi çerçeveledik.”

Yapısal yenilemeler tamamlanırken, Stringer iç mekân tasarımına odaklandı. “Her projeye başlarken büyük resmi görmeyi seviyorum” diyor. Sanatın genellikle en zor kısım olduğunu belirterek, müşterilerinin hâlihazırda var olan bir koleksiyonla çalışmaktan memnuniyet duyduğunu ekliyor. “Bir müşteriyi bir tabloya ya da heykele âşık olmaya ikna etmek gerçekten zor. Bu süreç organik bir şekilde gelişmeli” diyor. “Ama zaten sevdikleri parçalarla başlamak, tasarım sürecini çok daha kolay hale getiriyor.”

Bu yaklaşımla, koleksiyondaki eserlerin tasarıma yön vermesine izin verdi. “Mevcut sanat eserlerini değerlendirerek yüksek çöl atmosferine uygun olanları seçtik” diyor. Bazı eserler, Vernon Fisher, James Petran ve Ward Lockwood gibi Güneybatı kökenli sanatçılara ait olmasına rağmen, Stringer, bölgedeki evlerde sıkça rastlanan klişe unsurlardan kaçındı. “Amacımız, bölgenin ruhunu yansıtmak ancak bunu geleneksel motiflerle sınırlandırmamak” diyor.

Güçlü ve sağlam çizgilere sahip modern, ilkel tasarımlar ile kütük mobilyalar, bu çağdaş sanat eserlerini dengeleyen temel unsurlar oldu. Atlas Dağları’ndan getirilen eski Fas halıları, yumuşak deriler ve davetkâr dokular, mekâna sıcak ve samimi bir atmosfer kattı. Özellikle Kerry Joyce imzalı dokuma perdeler, oturma odası ve ev sahibinin çalışma alanına zarif bir dokunuş getirdi. Hayvan figürlerinden ilham alan detaylar ise iç mekâna eğlenceli bir hava kattı—örneğin, oturma odasındaki boğa şeklindeki deri puf ya da ana yatak odasındaki keçi ayaklı bank gibi. Stringer, “Ben rahatsız edici mekânlar veya mobilyalar yapmayı sevmem” diyerek, konforun önemini vurguluyor. “Sanat koleksiyonu oluşturmanın gerçek lüksü, onunla iç içe yaşamaktır. Bu yüzden, soğuk ve resmi bir atmosfer yaratmanın hiçbir anlamı yok.”

Tasarımın genel uyumunu sağlamak için, mobilyalar ve sanat eserleri arasındaki ilişkileri dikkatlice kurdu. “Buradaki kritik nokta, görsel ya da kavramsal olarak bir diyalog yakalamak” diyor. “Bazen bu, ‘Burada bir manzara tablosu var, o zaman yanına soyut bir şey koyalım’ gibi basit bir fikir olabilir.” Örneğin, yemek odasındaki Yoel Diaz Galvez tablosu, yakındaki koridorda sergilenen melankolik Raphaelle Goethals eserleriyle dengelendi. Girişte ise Joseph Eads’in soyut eseri, Bruno Surdo’nun figüratif tablosuyla karşı karşıya yerleştirildi. Bu iki eser, içlerindeki parlak altın sarısı tonlarıyla birbirine bağlanırken, Le Corbusier, Pierre Jeanneret ve Charlotte Perriand imzalı LCI sandalyesi, endüstriyel hatlarıyla bu uyumu tamamladı.

Oturma odasında, şöminenin üzerindeki devasa gong, Hung Liu’nun çarpıcı yağlı boya portresiyle dengelendi. İç mekân boyunca tekrar eden kavisli sırt detayları, büyük salondaki Holly Hunt döner sandalyeleri, mutfak adasındaki A. Rudin bar tabureleri ve yemek odasındaki Mario Bellini ile Holly Hunt sandalyeleri arasında ritmik bir akış sağladı. Benzer şekilde, ev sahibinin çalışma odasındaki The Bright Group Lounge sandalyesi ile aile odasındaki kanatlı koltuk arasındaki benzerlikler, iç mekânın akışını destekledi.

Bazı ilişkiler ise daha az belirgindi—örneğin, aile odasındaki Adam Otlewski’nin deri aplikleri ile yemek masasının üzerindeki Souda Kawa sarkıt lambalarının uyumu. Bu lambalar, deri kalıplara dökülen seramikten yapılmıştı ve iki malzeme arasındaki etkileşimi gözler önüne seriyordu. Stringer, bu tür detayların önemine vurgu yaparak, “Beni asıl heyecanlandıran şey, bu unsurların birlikte nasıl bir hikâye anlattığıdır” diyor.

Sonuç olarak, bu Santa Fe evi, sanatı sadece sergilenen bir obje olarak değil, yaşayan bir unsur olarak ele alan özgün bir tasarıma dönüştü. Tom Stringer, hem sanatı hem de iç mekân unsurlarını ustalıkla birleştirerek, müşterilerine sadece duvar alanı sunmakla kalmayıp, onların yaşam biçimlerine uyum sağlayan sıcak, davetkâr ve sanatsal bir atmosfer yarattı.

 

tsdp_sante_fe_arthouse_main-60-1024x683-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-57-1024x683-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-49-2048x1550-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-44-2048x1366-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-54-2-2048x1638-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-22-2048x1366-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-32-2048x1366-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri
tsdp_sante_fe_arthouse_main-28-2048x1366-1 Santa Fe’de Sanat Dolu Bir Ev – Tom Stringer Tasarım Fikirleri

Yorum gönder